Hazin son
Millet
kaniyla, caniyla Istiklal Savasi'ni kazanmis, büyük bir mücadeleyi
atalarina lâyik oldugunu göstererek zafere götürmüstür.
TBMM'nin
1 Kasim 1922'de çikardigi iki madelik kanunla saltanat kaldirildi.
Yalniz hilâfet müessesi birakildi. Halifeyi de Ankara'daki Meclis
Osmanli sehzadeleri arasindan seçecekti (Ne var ki Halifelik müessesi
bu sözlere ragmen 1 sene sonra kaldirildi, M.K.)
Böylece
Sultan VI Mehmed Vahidüddin'in padisahligi sona ermis bulunuyordu.
Yalniz haliflelik sifati kalmisti. Bu da kisa bir süre sonra Sultan
Abdülaziz'in oglu Abdülmecid Efendi'ye verilecekti. Sultan Vahdettin
ise ülkeyi terk zorunda kalacakti (Son halife Abdülmecid Efendi'de bir
sene sonra çikan ve, halife dahil, bütün Osmanli hanedaninin ülkeyi
terk etme zorunlulugu getiren 431 sayili kanuna göre ayni kaderi tatti,
M.K.).
Çünkü hayatini tehlikede görüyordu.
Ankara'daki söylenenler bunu dogrular sekildeydi. Istanbul'daki isgal
kuvvetleri komutanina müracaat ederek, baska yere naklini istedi. Ve 17
Kasim 1922, yilinin hüzünlü bir sabahi, Ingilizlerin "Malaya" isimli
zirhlisiyla ülkesinden ayrildi (Abdurrahman Dilipak'a göre ise Sultan
Vahdettin Ingilizler tarafindan kaçirilmistir, bak. Abdurrahman
Dilipak, Bir baska açidan kemalizm, Beyan yayinlari, M.K.)
Agliyordu. Ama bir tesellisi vardi. Yabanci isgali kirilmis, vatan topraklarinin tamami degilse de bir kismi kurtarilmisti.
Saraydaki
bütün kiymetli esyalari bütün hazineyi götürmesi için hiçbir engel
yoktu. Ama O, Osmanli hanedanina mensuptu. Kendisinden çok vatanini,
milletini düsünürdü. Atalarinin kurdugu bir devletin hükümdariydi.
Sahsi serveti dahil, hiçbir seye elini sürmedi. Bes parasiz denebilecek
halde atalarinin yurdunu terk etti.(Sultan Vahdettin'in çileli gurbet
hayati için bak. Kadir Misiroglu, Osmanogullarinin drami, Sebil
yayinevi, M.K.). Fransa'da vefat ettigi zaman cenazesine haciz
konmustu. (Cenazesi birçok israr ve Inönü'nün sözlerine ragmen
Türkiye'de defni'ne izin verilmedi ve son çare olarak Medine'de
defnedildi, M.K.)